Avusturya ve Fransa, bu siyasi gruplaşmaların zirveye çıktığı iki ülkedir.
Avrupa Parlamentosu’nun önümüzdeki beş yıl için yenileneceği Avrupa seçimlerinin ertesi günü, aşırı sağ partilerde beklenen artış teyit edildi. Avrupa, Nazi işgaline karşı Müttefik çıkarmasının 80. yıldönümünü kutlarken, faşizmin hayaleti Parlamento’ya güçlü bir şekilde inme tehdidinde bulunuyor.
Avrupa’nın aşırı sağcı partilerini bir araya getiren “Kimlikler ve Demokrasi” grubunu oluşturan 58 milletvekilinin yarısından fazlası Fransız RN’den gelecek. Bu durum, AB’nin kurucu üyelerinden biri olan ve Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un AB’yi engellemek üzere seçildiği Fransa’da şok etkisi yarattı.
Sonuçlar açıklanır açıklanmaz Fransız Ulusal Meclisi’nin feshedildiğini duyurarak RN milletvekillerine çoğunluğu verme ve Fransa tarihinde ilk kez aşırı sağcı bir Başbakan atama riskini aldı.
Belçika’da da aşırı sağcı göçmen karşıtı partiler Vlaams Belang ve Yeni Flaman İttifakı (N-VA), grubu oyların %7’sini alan Başbakan Alexander De Croo’nun istifasına neden olacak kadar ileri gitti.
Ursula von der Leyen’in Hıristiyan Demokrat grubunun çoğunlukta olduğu Avrupa Parlamentosu’nda statüko korunmuş ve Leyen yeniden Avrupa Komisyonu Başkanı seçilmiştir.
CCIE, her zaman kınadığı şeyin doğrulanmakta olduğunu belirtmektedir: aşırı sağın ırkçı politikalarını uygulamak sadece onları güçlendirmeye hizmet eder. Avrupa toplumlarını tehdit eden faşizm karşısında ulusal uyumu ancak ırkçılık karşıtı, kapsayıcı ve kardeşçe bir politika güçlendirebilir.
Avrupa seçimlerinin sonuçları RN’nin Avrupa Parlamentosu’ndaki konumunu güçlendirmesini sağlamış, ancak kurum içindeki güç dengesini sorgulanır hale getirmemiştir. Eğer 7 Temmuz akşamı da aynı sonuç elde edilirse, Fransa ve Avrupa’nın kaderi daha önce benzeri görülmemiş bir şekilde tehlikeye girecektir.